11 Ağustos 2017 Cuma

Bozcaada-Çanakkale

Bozcaada, Ege Denizi'nin kuzeyinde Çanakkale iline bağlı tatlı mı tatlı minnoş mu minnoş adamız.Yoğun bir koşuşturma sonrası 3 günlük bir kaçamak için Bozcaada'ya gittik.Öncelikle ulaşım çok kolay.İzmir'den otobüsle Ezine'ye gelip ardından otogardan kalkan dolmuşlarla Geyikliye vardık.Dolmuşlar adaya giden feribotlar kalktığı iskeleye kadar gidiyor.Her 45 dakikada bir kalkan feribotlar  yarım saatlik bir keyifli yolculuk sonrası adaya ulaştırıyor.


Adanın girişinde Bozcaada Kalesi sizi tüm heybetiyle karşılıyor.Bozcaada gibi  küçük bir adada  böylesine büyük bir kalenin bulunması adanın geçmişte ne kadar önemli bir konumda olduğunu ispatlar nitelikte.Kale 10:00 ile 20:00 saatleri arasında ziyaret açık ve gerçekten görülmeye değer.

 Feribotun kıyıya yanaşmasıyla birlikte adanın sokakları sizi kucaklıyor.Kesme taşlı sokakları,korunan mimarisi ve havasıyla adaya birden kanınız ısınıyor.

   Ufak bir yürüyüşün ardından otelimize vardık.Adada genellikler küçük pansiyonlar ve butik oteller var.Biz de eskiden konak olan  ve yapılan restorasyon sonucu otel olarak kullanılan bir otelde kaldık.

Kaldığımız otel tam anlamıyla kusursuzdu.Gerekli övgüleri Tripadvisor'dan yaptığım için burada otelden çok fazla bahsetmeyeceğim. =) 


  Ada Rum mahallesi ve Türk mahallesi olarak ikiye ayrılıyor.Adada halen yaşayan Rumlar olmakla birlikte sayıları epeyce azalmış durumda.
   Rum mahallesinin bulunduğu bölge daha çok butik otel ve pansiyonların yoğunlukla bulunduğu bir bölge.Yine meyhaneler de bu mahallede yer alıyor.
















Işığın güzel olduğu sabah saatlerinde kahvaltıdan önce yine fotoğraf çekmeye çıktık.O saatlerde ada sokakları hem sakin oluyor hem de meraklılarına güzel fotoğraflar veriyor.Sokaklarda yürürken her köşeyi döndüğünüzde bir sürpriz sizi bekliyor oluyor.
Bozcaada'nın beyaz duvarlarını kaplayan ressam Cemil Onay'ın çizdiği resimler gerçekten büyüleyici.Bu resimleri keşfi size bırakıyor sadece bir tane örnek paylaşıyoruz. =) 
Bozcaada tertemiz plajlarıyla ünlü bir yer.Ayazma Plajı-Habbele Plajı-Akvaryum Koyu-Tuzburnu Koyu bunlardan sadece bir kaçı.Biz bu plajların en büyük ve en meşhur olanı Ayazma Plajına gitmeyi tercih ettik.Feribot iskelesinin yakınından kalkan dolmuşlarla plajlara kolaylıkla gidebilirsiniz.




 Plaj Bozcaadaspor yararına ilçe kaymakamlığı tarafından işletiliyor.Oldukça temiz bir plaj ve çok ince bir kuma sahip.Deniz ise pırıl pırıl.Kesinlikle şnorkel ve deniz gözlüğüyle gidilmeli.Gelelim deniz suyu sıcaklığına =)






Gerçekten buz gibi.Benim gibi soğuk su sevenler için harika fakat İrem'im gibi kaplıca suyu sevenler birazcık suya girmekte zorlanabilirler.İrem ayakları suya değer değmez şezlonga  koşarak geri dönmüştü =) Tekrar girmeye ikna etmekte baya bir zorlandım.Aradan bir 2-3 saat sonra zorla da olsa biraz deniz girmeyi başardı.

     Akşam ise Rum Mahallesinde bulunan meyhanelerde balık yiyip bir şeyler içelim dedik.Meyhaneler birbirini dik kesen üç-dört tane sokağa yayılmış durumda.Atmosfer gerçekten çok etkileyici.Fakat mekanların fiyat-kalite ortalaması pek yüksek değil.Ama o sokakları yaşamak için denenebilir.
Adanın en tanınan markalarından birisi de Çiçek Pastanesi.3 kuşaktır devam eden pastacılık deneyimlerini itinayla adalılara sunuyorlar.Özellikle kurabiyeleri hepsi denemeye değer.Damak çatlatan kurabiye ve badem lokumu benim favorilerimden. Damak çatlatan kahvenin yanında duran =) Ardından kurabiye tabağı istemiştik ama fotoğraflamayı unutmuşuz kurabiyeleri görünce =)  


Çiçek Pastanesinin bir de ayrı dondurma dükkanı var.Yöreye özgü meyveler ve sütlerle yapılan dondurmaların hepsi denemeye değer.Ben yeşil incirli,çikolatalı ve yaban mersinli aldım.İrem ise lavantalı,bal badem ve çikolatalı aldı.Fakat lavantalı dondurmayı pek beğenmedik.Bize daha çok deterjan tadı verdi =) 




   Bozcaada'ya gidildiğinde mutlaka uğranması gereken yerlerin başında Bozcaada Müzesi geliyor.Hatta ilk olarak adayı tanımaya oradan başlanmalı.Bu müze öyle bildiğimiz müzelerden değil.Bozcaada sevdalısı bir araştırmacı tarafından Bozcaadalı ailelerden toplanan  ada kültürünü simgeleyen şeyler sergileniyor.Denizciler, kaptanlar, süngercilere yönelik objeler, hikayeler, fotoğraflar,bağcılık ve şarapçılıkta kullanılmış çeşitli aletler, belgeler, etiketler, eski ada şaraplarından oluşan şarap mahzeni akla gelebilecek bir çok şeyi bu müzede görmek mümkün.Müzedeki koleksiyon sürekli genişliyor.Hatta bizim ziyaret ettiğimiz günden bir gün önce Fener  Rum Patriği Bartholomeos tarafından armağan edilen belgeyi görme imkanımız oldu.




   Adada saat 18:30'da adayı baştan başa dolaşma imkanı veren minibüs seferleri  düzenleniyor.Bu seferde şarap fabrikası,üzüm bağları,adanın meşhur koylarını,kıyıya vuran büyük yük gemisini ve  günbatımını görme imkanınız var.Bizim asıl amacımız gün batımını görmekti fakat oraya gidene kadar bir çok yer de görme fırsatımız oldu.
 Yol güzergahında gerçekten eşsiz birer doğa harikası olan koylar gördük.Koyların imara açılacak olmasının gündemde olması biraz canımızı sıktı.

Ada etrafında yapılan kısa turun ardından saat 20:15 de gün batımını izlemek için Polente Feneri'nin olduğu buruna geldik.Fenerin bulunduğu burunda 17 tanede de rüzgar türbini bulunmakta.Bu türbinlerin sadece 1 tanesi adanın elektrik ihtiyacını karşılamaya yettiğini duyduğumda gerçekten şaşırdım.Bozcaada'nın en ilgi çekici yeri Polente Feneri. Günbatımı saatinde epey kalabalık oluyor.

Düğün fotoğrafı çektirmeye gelenler,kamp kuranlar,şarabını alıp gelenler... Herkes bu eşsiz keyfi yaşamak için oradaydı.Biz de aldık bir blush plastik kadehlerimizle o anın tadını çıkardık.Bozcaada'da şarap üretimi yapan köklü aileler var.Adanın şarap geleneği eskilere dayanıyor.


Bozcaada maceramız ana hatlarıyla bu şekilde geçti.Kısa süreli kaçamaklar için ideal bir yer.Umarım tekrar gitme fırsatı yakalarız.O gün batımını tekrardan görmek çok istiyoruz.Ayrıca bir de o leziz kurabiyeleri =)) (Baturalp)