17 Ekim 2016 Pazartesi

İyonya12 projesi etap 1 TEOS =)

  ·Phokaia · Klazomenai · Erythrai · TEOS · Kolophon · Lebedos · Efes · Priene · Myndos · Milet · Khios · Samos

 12 İyon kentini gezip orada fotoğraflar çekmeyi uzun zamandır planlıyordum.İrem'im de artık İzmir'e gelmesiyle birlikte bu planı gerçekleştirme fikri çok daha keyifli bir hal almıştı.Hemen ilk fırsatta fotoğraf makinelerimizi alıp Teos'a kaçtık.

   Siz Sığacık'ı ve onun yanındaki,sağınızda kalan küçük körfezi geçer geçmez,asfalt yüzeyli yol biraz yokuşa vuracak sonra sola dönecek ve deniz hep sağınızda olarak 1 km. kadar gideceksiniz.Çamlar arasına giren yol yine sola kıvrılıp inişe geçecek, sizi ağaçlar arasında küçük bir açıklığa getirecek orada son bulacaktır.Geldiğiniz yer Teos kentinin girişi olacaktır.

   Teos antik kenti oldukça geniş alana yayılmış durumda.Gezilebilecek yerler güzergahında sizi yönlendiren bir mevcut.Ve bu yolda yürümesi gerçekten çok keyifli.Zeytin ağaçlarının gölgesinde yürürken çok eğlendik.Teos eski bir liman kenti.Eski limanının kalıntıları hala görülebilmekte o yüzden ilk olarak limana kadar yürümeyi tercih ettik.Fakat limana doğru yürürken yol üzerinde yer alan sarnıçta epey bir vakit geçirdik.Yaklaşık bir saat kadar belki de =)


Bu alanda birçok fotoğraf çektik.Özellikler köşedeki zeytin ağacının altındaki bank bolca vakit geçirilesi bir yer.Bir ara o ağaca bile tırmandık güzel bir açı yakalarım  belki umuduyla ama olmadı tabiki =)


Teostaki zeytin ağaçlarının gövdeleri gerçekten çok farklı bir yüzeye sahip.Ağaçın içine hayaletler kaçmış gibi.Ya da Edvard Munch'un Çığlık tablosu gibi =)










 
Burada çekilen onlarca fotoğraftan en çok sevdiğim buydu.











Sarnıçtan sonra yaklaşık 1 km kadar yürüyerek limana kadar indik.Limanın kenarında yer alan plaj haftasonuları deniz için gelen insanlarla dolu oluyor.Öğlen sıcağında yapılan yürüyüşten sonra limana gelmeden bir plaj işletmesinde içilen soğuk bira günün en tatlı anlarından biriydi =)

Limanın görüntüsü şu şekilde.Bu açıdan çektiğimiz bir fotoğrafımız olmadığı için başkasının çektiği bir fotoğraf ekledim.Üsteki fotoğraf ise İrem'im in analog makinesiyle çekmiş olduğu tatlış bir fotoğraf =)













Limanda biraz vakit geçirdikten sonra Dionysos tapınağına gitmek üzere geri döndük.Çalılıkların arasında hafif bir rampa yürüyerek  antik dünyanın en büyük Dionysos tapınağına ulaştık.




Benim fotoğrafım biraz patlamış ama olsun =)











Teos'un tarihi zenginliğinin yanında doğal zenginliği de dolaşırken insanı gerçekten mutlu hissettiriyor.Etraftaki gümüş renkli zeytin ağaçları,mandalina ağaçları tarihi eserlere harika bir arka fon oluşturuyor.








Dionysos tapınağından sonra  agora ve tiyatroyu görmek üzere yine o güzel zeytin ağaçlı yoldan yürüdük.Işığın da fotoğraf için harika olduğu dakikalar başlamıştı..












Siyaset agorası o dönem kentteki önemli kararların alındığı yer olarak kullanılmış yapı.850 kişilik kapasitesi o günlerdeki demokrasi anlayışını gösteriyor gerçekten =)

Tiyatro kentin güneyinde doğal bir yamaca kurulmuş.Etrafı güzel ağaçlarla çevrili ama ne ağacı olduğuna dair bir fikrim yok.Tiyatroya yaklasık 2.5 saatlik bir yürüyüş,fotoğraf çekme,gülüşmeler,eğlenmeler sonucu ulaşınca tiyatroyu biraz üstün körü geçtiğimizi itiraf edebilirim =)






Tiyatroyu gezdikten sonra çıkışa doğru yürüdük.Günün en güzel saatlerinde Sığacık'ta da biraz gezinmek iyi olacaktı.Ayrıca unutmadan Teos'ta girişte çalışan çok konuşkan bir amca var.Mutlaka sohbet edilmeli.Kendisi hem tüm bölgeye hakim hem de gerçekten sohbet etmeye aç gibi duruyor =) Teostan sonraki iyon kenti Efes olacak ;)
(Baturalp)












2 Ekim 2016 Pazar

Şirince Köyü

Son 3 haftadır o kadar yoğunduk ki arada gezebilsek de bir türlü yazma fırsatımız olmadı. Bu pazar sabahı uyanıp artık kendi payıma düşeni yazma vaktim geldi diyerek içimi bir yokladım ve mutluluk ve heyecanla karşılaştım. Artık resmen İzmir'de yaşayacak, burada güzelim bir köy okuluna gidip gelecek olmam hala dimağımda asılı kalmakta. Sanırım alışmam zaman alacak :) 

2 köy gezdik. Ama ben uzun uzun ikincisini yazmak istiyorum. Çünkü fotoğraf çekmeye resmen doyduğumuz iki gün yaşattı bize. İzmir'de köy denince ilk Şirince Köyü akla gelir diye düşünüyorum. Hah! Biz de tam o köye gittik. :) Kalabalık şehir hayatından kaçıp kafa dinlemelik bir yer arıyorsanız yaz aylarında Şirince hiç size göre değil. Belki bu mevsimlerde daha sakindir. Ama bizim gittiğimizde aşırı bir kalabalık olduğundan kendimizi yukarılara, ara sokaklara attık. 
 
En sevdiğim şey dar sokakları bir süre izleyip o yolda etrafımı inceleyerek yürümektir. Şirince'de buna çokça doydum. :) 
 
 
Ana caddede bolca hediye, yöreye ait eşya, yiyecek ve ünlü olduğu Şirince şarabı satan minik dükkanlar mevcut. Orada yaşayan hanımlar el işlerini sergilerken tezgahların yanında oturup bir taraftan da yenilerini üretiyorlar. 
 
 

 Köydeki evleri hemen hemen hiç bozmamışlar, büyük konaklar otele dönüştürülmüş. İçlerinin hemen hemen aynı durması, yine eski karyolalar, komodinler, aynalar ve annelerimizden gördüğümüz dantelli nevresim takımlarının kullanılması sanki 50-60 yıl öncesinde huzurlu bir uyku tutturmuşsunuz hissi veriyor. Fotoğrafları analoğumla çektiğim için odaların içini çekemedim ama mesela kaldığımız Erdem Konağındaki bir odanın penceresi şu şekilde: 
 
Ayrıca Batur da konağın girişini fotoğraflamış.
 
Akşama kadar gezip tozduktan, ara sokakları keşfettikten sonra akşam yemeğimizi yine bir konak bahçesinde, güzel bir canlı müzik eşliğinde yedik. Gündüz gezmesi iyi hoş da Şirince'de akşam gezmesi bir başka. Havanın tatlı serinliği insana huzur veriyor. Tamam, orayı bir gün gezmek yeterli, ama vaktiniz varsa akşam üzeri gidip bir gece kalıp ertesi gün öğle gibi geri dönmenizi öneririm. Çünkü sabahı da ayrı güzel. 
 
 
Sabah Batu'yla kahvaltılarımızı hızlıca yapıp elimizde makinelerimiz yine ara sokaklara daldık. Dünkü gittiğimiz yerleri daha sakin yakaladık. O saatte bir biz bir de çekik gözlü turistler gezintiye çıkmıştı hatta. :) 
 
Keşfedemediğimiz ara sokakları keşfederken bir turist çiftten bizi fotoğraflamasını istedik. 
 
Ve tabii ki ben, Baturum beni çekerken poz verebildiğimi keşfettiğimden beri yaptığım şekilde, onu sıkboğaz ederek bolca fotoğrafımı çektirdim. Yıllarca kamera arkasında kalmışım azıcık da önünde durayım, ne var yani? 
 
 
Tabii ben de arada onu çektim. 😌
 
2 günlük tatilimizden mutlu huzurlu ayrılırken bir de hava biraz daha serinken geliriz diye düşündük. Ancak o kadar çok gidecek yer var ki biraz daha sonraya bıraktık. Unutalım bakalım, tekrar geldiğimizde nasıl hissedeceğiz acaba diyerek. Özellikle bu mevsimde daha bir gidilesidir diye düşünüyor, size de ısrarla tavsiye ediyorum. 
Akşam serinliğinin ve ara sokakların tadını çıkarmanız dileğiyle. (İrem)