31 Temmuz 2016 Pazar

Güzelbahçe / İzmir kaçamağı


Küçüklüğümden beri fotoğraf çekmek deyince içimde bir heyecan kopar. Ve arkadaşlarım da çok iyi bilir ki kendim poz veremediğim için çekerim. Ama 2 günlük İzmir kaçamağında bir anda kendimi kadrajın önünde buldum.


Ben ve bu kadar rahat poz verebilmek? Şimdiye kadar beni çeken arkadaşlarım, kuzenlerimin karşısında gerilip poz veremeyen, “tamam bu kadar yeter ben çekeyim” deyip makineyi ellerinden alıp çeken ben poz vermekten fotoğraf çekemedim? Demek ki bunun için de doğru kişi gerekiyormuş. Deneyimlemiş oldum. Ve bendeki doğru kişiler tek bir kişide birleşince tadından yenmiyormuş. Bugünkü yazımda Baturum yok, safi ben varım. Çünkü bu defa o kadrajın ardında kalıp benim rahatlığımı deneyimlemek istedi. :)


Ben ki Güzelbahçe gibi şehrin dışında kalmış adı gibi güzel bahçeleri olan bir ilçenin küçücük bir kısmında kendimi kaybedip gezerken fotoğraf çekmek için yanıp tutuşan insan, her şeyi bıraktım, poz vermekten kendi makinemi elime alamadım. Hayatımın en güzel, mutlu ve huzurlu anlarından biriydi. Akşam güneş batarken, o güzelim ışıkta zeytinliklerin arasından, kurumuş sarı otların üzerinden geçerken hayatımın sonuna kadar elini tutmak istediğim adam vardı yanı başımda.


Anlatmaya gücüm yok. Güzelbahçe’yi de anlatmayacağım. Yarım saatlik bir kaçamaktan fazlası olmadı bizim için çünkü. Ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: her şey bizim için yeni başlıyor. Bundan sonra umarım sık sık güncelleyeceğiz bu bloğu. Kendimizi bulma gücü buldukça.

(İrem)